Bir önceki yazımızda teknolojinin günlük hayatımızı nasıl etkilediğinden ve dikkatimizi dağıtmak için biçilmiş kaftan olduğundan söz etmiş, eski bir Google Ürün Filozofu olan Tristan Harris’in fikirlerine de yer vermiştik. Bu yazıda, dikkatimizi darmaduman ederek bizi işlerimizden alıkoyan bu icatlarla nasıl mücadele edebileceğimize ve Harris’in bu konuya farklı bir bakış açısı sunan önerilerine göz atacağız.
Mevcut durumda Harris’in uyguladığı çözümler aslında herkesin uygulayabileceği cinsten. İşe bildirimlerinizi kapatarak başlayın. Bu şekilde telefonun bir anda parlayan ekranının veya tuş kilidini açtığınızda karşınıza çıkan uygulamaların köşelerine iliştirilen cezbedici kırmızı renkli yuvarlakların sizi baştan çıkarmasına izin vermemiş olursunuz. Harris’in uyguladığı diğer yöntemler ise şöyle:
- Özel titreşim oluşturun: Akıllı telefonlarımızda kendi belirlediğiniz titreşimler ayarlamak mümkün. Bu sayede telefonunuz titrediğinde, arkadaşınızdan bir mesaj mı aldığınızı yoksa bir uygulamadan bildirim mi geldiğini ayırt edebilirsiniz.
- Uygulamaları göz önünde kaldırın: Telefon kilidini açtığınızda karşınıza ilk çıkan ekrana sadece haritalar, ayarlar, telefon rehberi gibi ihtiyacınız olan uygulamaları koyun. Vaktinizi alan ve renkli uygulamaları ise başka bir ekranda klasörler içinde tutun ve bu tip uygulamaları telefonunuzun arama çubuğuna ismini yazarak açın. Böylece bir uygulamayı açarken yaptığınız dürtüsel dokunma eylemini yapmamış olacaksınız.
- Kendinize mesajlar yazın: Çalışma masanıza, bilgisayarınıza vb. Post-it’ler yapıştırarak telefonunuza bakma dürtünüze karşı koymanıza yardımcı olacak notlar bırakın.
Organik Teknoloji
Nasıl ki sağlığa zararlı olduğu bilinmesine rağmen hala sigaraya bağımlı insanlar varsa, aynı şekilde teknolojiye de bağımlı olabiliriz. Yukarıdaki tüm öneriler, akıllı telefonunuza karşı koymak için uygulayabileceğiniz yöntemler olmakla birlikte temelde bir sigara bağımlısına “Sigara içme” demekten bir farkı yok. Kolay gözüken öneriler olsa da uygulaması zor olabilir. Uzun lafın kısası, sorunu bilmek her zaman üstesinden gelebileceğimiz anlamına gelmiyor.
Bu noktada Harris’in önerisiyse kayda değer. Sağlıksız yiyecekler ve abur cuburlara karşı sağlıklı alternatifler sunan organik besinler gibi organik teknoloji oluşturmak. Böylece kullanıcılara, bedava ama dikkat dağıtan uygulamalar ile belli bir aylık ücret karşılığı hayatımıza daha saygılı olan uygulamalar arasında seçme şansı verilebilir.
Bir örnekle açıklayalım. Bir işe konsantre bir şekilde çalıştığınızı düşünün. O sırada arkadaşınızın aklına size söylemesi gereken bir şey geliyor. Hemen söylemezse unutabilir. Bu sebeple size mesaj yazıp gönderiyor. Mesaj size ulaşıyor ve telefonunuzun ışığı parlıyor. Gözünüz telefonunuza kayıyor ve geçmiş olsun. Yaptığınız işe yeniden odaklanmanız, bir önceki yazımızda da belirtildiği gibi ortalama 25 dakikanızı alacak.
Aynı senaryoyu bir de bu açıdan düşünelim. Bir işe konsantre bir şekilde çalışıyorsunuz ve bir saat boyunca hiçbir şekilde rahatsız edilmek istemiyorsunuz. Dolayısıyla, kullandığınız mesajlaşma programında durumunuzu bir saatliğine “Odaklanmış” olarak işaretliyorsunuz. O sırada arkadaşınızın aklına size söylemesi gereken bir şey geliyor. Hemen söylemezse unutabilir. Bu sebeple hemen size mesaj yazıp gönderiyor. Arkadaşınız mesajı gönderdiği için unutma derdi kalmadı ama sizin durumunuz “Odaklanmış” olarak işaretlendiği için mesaj size ulaşıp dikkatinizi dağıtmadı. Mesajı, bir saat sonunda durumunuz “Odaklanmış” olmaktan çıkınca göreceksiniz. Kulağa hoş geliyor, değil mi? Peki ya arkadaşınızın söylemesi gereken şey gerçekten acilse? Tam bu noktada ona seçme şansı sunuluyor. Sistem, arkadaşınıza “Odaklanmış” olduğunuzu söylüyor ama dilerse bu durumu yok sayıp size bildirim gönderebilme seçeneği veriyor. Tabii gerçekten acil ve önemli olmayan bir şey için sizi rahatsız ettiyse, bu sorunu aranızda çözmesi de size kalıyor 🙂
Harcanan Zaman Değil, Kaliteli Harcanan Zaman
Sosyal medya araçlarının başarısı, kullanıcıları sistemde tuttukları toplam süre olarak ölçülüyor. Hal böyle olunca, dikkatimizi kendilerine çekmek için ellerinden gelenleri yapıyorlar. Sürekli olarak bize en iyi deneyimi sunmaktan söz eden bu platformlar, gerçekten bizi düşünselerdi başarı kriterlerini buralarda harcadığımız zaman olarak değil, harcadığımız kaliteli zaman olarak hesaplarlardı. Dünyanın farklı yerlerinden gezginlere gönüllülük esasına dayalı olarak kalacak yer sunmanızı sağlayan Couchsurfing, bu hesaplamaya güzel bir örnek teşkil ediyor.
Couchsurfing’in amacı “Birbirini hiç tanımayan insanlar arasında kalıcı ve olumlu deneyimler ve ilişkiler oluşturmak” olarak tanımlanmış. 2007 yılında da bunu ölçmek için bir yöntem geliştirmişler:
- Couchsurfing sayesinde tanışmış iki kişinin birlikte geçirdikleri toplam gün sayısından yola çıkarak birlikte geçirdikleri toplam saat hesaplanır.
- Her iki kişiye de birlikte geçirdikleri bu sürenin kaç saatinin olumlu olduğu sorulur.
- Daha sonra bu kişilerin Couchsurfing web sitesinde geçirdikleri zaman, olumlu zamandan çıkarılır.
- Ortaya çıkan süre, net olarak geçirilmiş olumlu zamanı gösterir.
Bu örnekte de görüldüğü gibi, Couchsurfing ekibi web sitesinde harcadığımız zamanı bir başarı olarak görmeyip, harcadığımız kaliteli zamana odaklanmıştır. Eğer Couchsurfing’in bu yaklaşımını diğer tüm sosyal medya platformları da benimserse o zaman teknoloji insanlar için daha faydalı hale gelebilir.
“Sağlıklı” Teknolojiyi Talep Edilmeli
Teknoloji şirketlerinin dikkatimizi çekmek için çok çalıştıkları ve bu uğurda her geçen gün daha fazla çaba sarf ettikleri bir gerçek. Snapchat’in mesaj geldiğinde değil de karşınızdaki kişi yazmaya başladığında size bildirim göndermesi, bu çabanın en açık örneklerinden biri. Tıpkı bu örnek gibi, sorunun ne olduğu da aslında açıkça ortada ancak çözüm her zaman göründüğü kadar kolay olmayabilir. Statükoya boyun eğmektense onu değiştirmeye çalışarak, teknoloji şirketlerinin geliştirdiği uygulamaları “daha faydalı” şekilde tasarlamaları sağlanabilir. Bu da talep etmekle olur.
Talep olmazsa, arz da olmaz. Nasıl ki kullandığımız birçok ürün ve faydalandığımız birçok hizmet belli bir talebi karşılamak için ortaya çıktıysa, günlük hayatlarımızı ele geçirmeyen ve sürekli bilinçaltımıza sızmaya çalışarak bizi mücadelenin içerisine çekmeyen bir teknoloji talep edebiliriz. Şimdilik bu anlayışın ne kadar yaygınlaşacağını kestiremesek de unutmayalım ki hiçbir şey imkansız değildir.