Teknoloji ve Dijital Dünya, Tüm Yazılar

Nesnelerin İnterneti (Internet of Things – IoT)

Nesnelerin İnterneti Nedir?

Nesnelerin İnterneti (IoT), gündelik nesnelerin, basit sensörler yardımıyla diğer cihazlara ve sistemlere bağlanarak bilgi alışverişi yaptığı iletişim ağıdır. En yaygın iki örnek olarak otomobillerdeki HGS etiketlerini veya otobüslere binerken kullandığımız kartları düşünebiliriz.

Akıllı cihazların birbirleriyle iletişiminden oluşan bir ağın ilk taslağı, 1982 yılında Carnege Mellon Üniversitesi’ndeki bir kola makinesinin ARPANET’e bağlanmasıyla hayata geçirildi. Bu cihaz sahip olduğu ürün sayısını ve içeceklerin yeterince soğuk olup olmadığını rapor edebiliyordu. Nesnelerin interneti (Internet of Things) terimi ise ilk olarak 1999 yılında Procter & Gamble’dan Kevin Ashton tarafından kullanıldı. 2008-2009 yıllarında, internete bağlı nesne sayısının internete bağlı insan sayısını geçmesiyle birlikte bu kavram hayatlarımızda farklı bir anlam kazandı.

Nesnelerin İnterneti’nin Uygulama Alanları Nelerdir?

Nesnelerin internetinin en tanıdık yüzü akıllı ev uygulamaları. Ev otomasyonu olarak da adlandırılan bu sistemlerde, aydınlatma, ısıtma, klima, medya cihazları, güvenlik cihazları ve kameralar gibi farklı öğeler merkezi bir uygulamadan yönetilebiliyor. Gündelik hayatımızda bize kolaylıklar sunan bu sistemler, gereksiz tüketimi engelleyerek enerji tasarrufu da sağlıyor.

Akıllı evlerin engelliler ve yaşlılar için de yararları var. Cihazları sesle kullanmaya yarayan veya düşme, kriz gibi acil durumları bildiren sensörlerle donatılan mekanlarla bu insanların hayat kalitesini artırmak veya bakımlarına destek olmak mümkün. 

Nesnelerin interneti ulaşım, V2X haberleşme (taşıtların diğer sistemlerle iletişimi), bina ve ev otomasyonu, imalat, tarım, denizcilik, şehir düzenleme, enerji yönetimi, çevresel izleme, askeriye ve ürün dijitalleştirme alanlarında da kullanılıyor. Tabi bir de tıp ve sağlık hizmetlerinde.

Nesnelerin İnterneti’nin Tıp ve Sağlık Hizmetlerinde Kullanımı

Nesnelerin İnterneti’nin en önemli kullanım alanlarından biri tıp ve sağlık hizmetleri. Hatta bu alana özel bir isim de verilmiş: Tıbbi Nesnelerin İnterneti (Internet of Medical Things – IoMT).

Günümüzde, plastik ve kumaş elektroniği teknolojisindeki gelişmeler, çok düşük maliyetli kullan-at sensörlerin üretimini mümkün kılıyor. Kullandığımız aletlere, mobilyalara veya giysilere yerleştirilecek cihazlardan toplanan verinin analizi ile hastalıklar veya riskler tespit edilebiliyor. Akıllı lensler, akıllı solunum cihazları, yutulabilir sensörler günümüzün sıradan nesneleri haline gelmek üzere. Bu cihazları kullanarak kalp atım hızı, kan basıncı, vücut ısısı, glukoz seviyesi ölçülebiliyor ve böylece hastaların fiziksel hatta duygusal durumları uzaktan takip edilebiliyor.

Fitbit vs gibi gündelik kullanım eşyalarından, kalp pili veya koklear implanti gibi karmaşık teknolojilere kadar geniş bir yelpazede cihazlar sağlık takibi için kullanılabiliyor. Mesela kardiyoverter-defibrilatör adı verilen cihaz (deri altına yerleştirilen bir kalp ritmi takip cihazı) hem defibrilasyon şoklarının ne zaman verileceğine kendisi karar veriyor, hem de hastasını takip edebilmesi için tüm verileri doktorun erişimine sunuyor.

Vücuda yerleştirilecek bir çipe yüklenecek sağlık kayıtları, acil durumlarda hayat kurtarabilecek bir potansiyel taşıyor. Bu kullanım özellikle diyabet, kanser, kroner kalp rahatsızlığı, inme, Alzheimer hastaları veya stent, eklem değişikliği, organ nakli operasyonu geçirmiş kişiler için önemli bir potansiyel taşıyor.

Akıllı etiketler sahte, taklit ilaçlarla mücadele için de kullanılıyor. Mesela Pfizer firması, ürünlerine taktığı RFID etiketleriyle, 2006 yılından beri ilaçlarını eczaneye varana kadar takip edebiliyor. Benzer şekilde ilaç ambalajlarına eklenecek kodlarla, kullanıcıların alerjik etkiler ya da diğer ilaçlarla etkileşim konusunda uyarılması da mümkün.

Nesnelerin İnterneti ve İş Dünyası

Nesnelerin İnterneti teknoloji şirketleri başta olmak üzere pek çok sektöre hem yeni imkanlar sağlıyor, hem de üzerlerinde bir baskı oluşturuyor. Google’ın 2014’te 3.2 milyar dolar ödeyerek Nest’i satın alması her iki duruma da örnek sayılabilir. Piyasaya sürülen akıllı ürünler firmaları mevcut iş modellerini değiştirmek zorunda bırakabileceği gibi, sektörler arası sınırların değişmesine, incelmesine, belki ortadan kalkmasına da sebep olabilecek gibi görünüyor.

Nesnelerin İnterneti ve Sağlık İletişimi

Bulunduğu fiziksel ortamla etkileşimi mümkün kılan nesneler, hedef kitlelere daha doğrudan veya daha zengin bir iletişim sağladığından yeni pazarlama yöntemlerini mümkün kılıyor.

Belirli bir konuma gelen insanlara ilgili mesajları göstermek yavaş yavaş sıradan bir uygulama haline geliyor. Fakat günümüzde kişinin vücut ısısına, kalp atım hızına, belirli bir hastalığı olup olmamasına bağlı olarak farklı mesajların iletişimini yapmak da mümkün. Ya da bir kongrede katılımcılara belirli kriterlere göre dağıtılan farklı kategorilerdeki kalemlerin, iletişim noktalarında yalnızca o kalemin kategorisine ait mesajları tetiklemesi düşünülebilir.

Bazı hastanelerin el yıkarken dezenfektan kullanmayanları uyaran sabunluklara yönelmesi gibi ilaç, enjeksiyon hatırlatıcılar hayal edilebilir. Anlık geri bildirimin önemli olduğu yerlerde hastayla doktor arasında doğrudan veri iletimi sağlayan uygulamalar makul maliyetlerle hayata geçirilebilir.

Mikroçipin Öbür Yüzü

Elbette, Nesnelerin İnterneti ile ilgili endişeler de var. Mesela nesnelerin iletişimi için kullanılan en yaygın yöntem olan Radyo Frekansı ile Tanımlama (RFID – Radio-frequency identification) teknolojisinin iletişim yolu, adından da anlaşılacağı gibi radyo frekansları. Dört bir yanımızı RFID etiketleriyle sarmanın, hatta bu etiketleri deri altımıza yerleştirmenin ne gibi etkileri olabileceğini şu anda bilmiyoruz.

Bir adım ileri gidersek, Nesnelerin İnterneti’nin, özellikle sağlık söz konusu olduğunda iki ana işlevi -takip ve bildirim- devreye soktuğunu görüyoruz. Bu işlevler insanlığın hayat kalitesini görülmemiş şekilde artırabilecek bir potansiyele sahip. Fakat tam da bu iki işlev, gizlilik ve güvenlik üzerine yapılan tartışmaların merkezinde yer alıyor.

Hemen herkes akıllı nesnelerden toplanan verinin kimler tarafından nasıl işlendiğininin tam bir şeffaflıkla ortaya konması gerektiğinde hemfikir. Buna ek olarak sadece ve sadece işlevi yerine getirmek için mutlaka gereken verinin toplanması, bireylerin verilerinin nerede depolandığını, bu veriye kimin ne süreyle erişebileceğini belirleme ve isterlerse değiştirme hakkının olması gerektiği de seslendirilen düşüncelerden.

Bir adım daha ileri gittiğimizde, takip konusunda uzmanlaşmış Nesnelerin İnterneti uygulamalarının kamusal alanların anonimliğini ortadan kaldırabileceğini de görüyoruz. Buna örnek olarak gizli kameralar ve yüz tanıma yazılımları ile üzerlerindeki reklama bakanların demografik profillerini çıkartan reklam panoları verilebilir. Sürekli gözetim altında bulunduğunu bilen bir insanın davranışlarında, düşüncelerinde, duygularında ve benlik algısında değişim olmaması mümkün değil. Bir insanın, sürekli gözetim altında olduğu halde bunu bilmemesi ise, daha az psikolojik baskı oluşturmasına rağmen kabul edilemez bir durumdur.

Dahası, milyarlarca insanın, yerine göre son derece özel tercih, kararlar ve deneyimlerini de içeren Büyük Veri, şu anda onu toplayacak, depolayacak ve işleyecek imkanlara sahip dev şirketler ve devletlerin erişiminde ve kontrolündedir. Hangi sektörde olursa olsun, bir şirketin temel amacının ekonomik kazanç olduğunu ve kişisel veriye saygı konusundaki kötü karnelerini göz önünde bulundurduğumuzda, şirketlerin hayati verilerimizi emanet etmek için en güvenilir aday olmadıkları anlaşılmaktadır. Benzer şekilde, diyelim ki bir halk hareketi olduğu takdirde, en demokratik devletin bile elindeki veriyle ne yapacağını kestirmek güçtür.

Sonuç

Emmanuelle Charpentier ve Jennifer A. Doudna, “DNA’da ameliyat yapabilen teknoloji” olarak tanıtılan CRISPR-Cas9 üzerindeki çalışmaları sebebiyle 2020 Nobel Kimya Ödülü’ne layık görüldüler. Kalıtımsal hastalıkların engellenmesi gibi müthiş gelişmelere kapı açan bu keşif, diğer yandan da süper askerlerin üretilmesi, insanlık gen havuzunun geri dönüşü olmayan mutasyonlardan mağdur olması gibi olumsuz ihtimalleri gündeme getirdi.

Benzer şekilde Nesnelerin İnterneti de insanlık için olumlu ve olumsuz ciddi değişimlerin, dönüşümlerin potansiyelini taşıyor. Her ne kadar şu anda kararlar büyük oyuncular tarafından veriliyor gibi görünse de, biz sıradan insanlar da bireysel duruşumuz ve seçimlerinizle söz sahibiyiz. Yerine göre ciddi meblağlar ödeyerek satın aldığımız bu cicili bicili zımbırtıların hayatımızdaki yerini belirlemek bizim insiyatifimizde.

Kaynaklar

  1. wikipedia IoT sayfası (https://en.wikipedia.org/wiki/Internet_of_things).
  2. Rolf H. Weber Romana Weber. Internet of Things 123 Legal Perspectives (https://www.dhi.ac.uk/san/waysofbeing/data/governance-crone-weber-2010.pdf)
  3. Internet of Things Technology and Value Added Felix Wortmann • Kristina Flüchter. Bus Inf Syst Eng 57(3):221–224 (2015) DOI 10.1007/s12599-015-0383-3 (https://www.alexandria.unisg.ch/252999/1/s12599-015-0383-3.pdf).
  4. ordr – 10 internet of things healthcare examples (https://ordr.net/article/iot-healthcare-examples/)
  5. Internet of things. Feng Xia, Laurence T. Yang, Lizhe Wang ve Alexey Vinel. INTERNATIONAL JOURNAL OF COMMUNICATION SYSTEMS Int. J. Commun. Syst. 2012; 25:1101–1102
Etiketler: Dijital trendler

Bunlar da ilginizi çekebilir