‘’İnsanlık bin yıl içinde kendine yeni bir yuva bulmak zorunda. Türümüz var olmaya ancak bunu başarırsa devam edebilir.’’
Stephen Hawking

Mars’a insanlı yolculuk ve kolonileşme meselesi son zamanlarda birkaç yıl önceki popülerliğine yeniden kavuştu. Bu konu bilgi kirliliği denizinin ortasında bir adacık gibi durdukça daha çok tartışılacak ve bilim kurguyu uzun süre besleyecek bir kaynak olmaya devam edecek gibi görünüyor. Dünyadaki tüm komplo teorisyenleri tarafından da iştahla karşılanıyor. Marslı filminden sonra yeni ve büyük bütçeli bir Mars belgeselinin reklamları caddelerdeki dev panolardan bize göz kırpadursun, Mars’a ayak basacak takımın kurgusal da olsa şimdiden kahramanlaştırılması, bu erken ve yoğun iletişimin nedenleri hakkında insanı düşündürüyor. Öte yandan gerçekçi de. Proje gerçekleşirse bu takımdaki her bir Mars yolcusunun kavuşacağı şöhretin yanında siyah-beyaz ay kaşiflerinin, Armstrong ve Aldrin’in isimlerinin çok silik kalacağını tahmin etmek hiç zor değil.

Peki, bunca sesin arasında, Mars hayali hakkında basit, ayakları bilimsel olarak yere basan, derli toplu bilgiye ihtiyacımız var mı? Dünya üzerinde yaşıyor ve bunu umursuyorsak, bence var. Bu yazının devamı da bu türden bir toparlamayı amaçlıyor. Kısa kısa bir bakalım:

Öncelikle kilometre tabelası şöyle: MARS 54 000 000. Aydan 140 kez daha uzak. Hava ve yol durumu oldukça belirsiz. İyi yolculuklar.

Ezeli rakipler emekli olmuş değiller. Olay sadece NASA’nın ilgi alanında değil. Ruslar da ciddi çalışmalar yaptıklarını saklamıyorlar. Gövde gösterisi amaçlı, doz ayarlı bilgiler her iki taraftan da paylaşılıyor. Hatta kimi ortak çalışmalar bile var. İnsanlık adına müthiş bir kazanım.

Muhtemelen birkaç adım öndeki NASA, büyük hayalin insansız provasını çok uzun zamandır yapmakta. En son Curiosity adlı sevimli bir robot-cip, 2012’den beri Mars’ta o dağ senin bu çukur benim dolaşıyor, kayda değer her şeyi kaydediyor, fotoğraflıyor. Arada özçekim yapmayı da ihmal etmiyor.

Aslında bu yolculuğun ne gerçekten yapılıp yapılamayacağı ne de tarihi kesinleşmiş durumda. Netleşme, politik ekonomik pek çok kırılgan faktöre bağlı. Üstelik işin içinde gönüllü de olsalar kesinlikle büyük bir tehlikeye atılacak insanlar var. NASA temkinli.

Oysa biraz çatlak akıllara, epeyce hayalperest ve iddialı hareketlere ihtiyacı var bu rüyanın. İşte burada devreye SpaceX giriyor. Bir özel havacılık şirketi olan SpaceX, Mars yolculuğunu mümkün kılacak teknolojiler üzerinde hararetle, yılmadan çalışıyor. NASA ile işbirliği de yapıyorlar.

SpaceX denince akla Elon Musk ismi geliyor. Musk, bu yolculuğa fena halde takmış bir iş adamı, bilim insanı, gelecekçi, medya ünlüsü olarak oldukça iyi tanınıyor. Ona deha diyenler de var şarlatan diyenler de. Hakkını teslim etmeli, son derece hırslı ve son nefesini Mars’ta vermek istediğini söyleyecek kadar kendini projesine adamış bir kişilik.

9 aya yakın sürmesi öngörülen yolculukta yerçekimsiz ortam ve insan arasındaki mücadele çok büyük önem taşıyor. Nitekim insan için yerçekimsizlik, filmlerdeki gibi havalara uçurup oyun oynatan keyifli bir hafiflikten çok, ağır sonuçları olan bir problem gerçekte. Maruz kaldığınız etkilerle fizyolojik, psikolojik, hatta kısmen anatomik olarak bitmiş halde Mars’ta yürüyüş yapmak mı? Risk budur.

Bir diğer mücadele kozmik radyasyona karşı verilecek. Çeşitli koruma fikirleri uçuşmakta. Su tankları, su duvarları gibi. Bu ışınlar Mars atmosferi tarafından engellenmediği için inişten sonra da korunma ihtiyacı sürüyor.

Çelikten sinirleriniz bile olsa, bir kutu içinde dünyanın dışına, sonsuz uzay boşluğunun karanlığına aylarca yolculuk yapmanın ruhunuz üzerinde ne türden ve nasıl bir yıkım yapabileceğini tahmin edemezsiniz. En fazla simüle edebilirsiniz ama yetmez.

Zorluklar say say bitmiyor. Mars gemisinin bilinen modellerden kesinlikle farklı ve ötede olması şart. Birleşip ayrılabilecek modüler tasarım alternatifleri söz konusu. Yaşam modülü, iniş aracı, ekip aracı gibi parçalar var.

Mars’a gidiş demek, gezegenin bize ve güneşe göre en uygun olduğu anda yola çıkmak demek. Bu zaman dilimini bir kez kaçırırsanız, iki yıl bekleyip tekrar denemeniz gerekecek.

Elli civarında iniş noktası belirlenmiş durumda. Potansiyel kaynaklara yakın, su keşfedilebilecek alanlara yakın noktalar bunlar.

Son olarak şunu söylemeli: En büyük zorluklardan biri insanların yüzeye inişi. Yani çakılmadan inebilmeleri. İnsansız pek çok çakılma vakası yaşandı. 1 tonluk Curiosity sağlam inmeyi başardı ama ekibin yükü neredeyse bir ev boyutunda ve tahminen 20 ton ağırlığında olacak.

Umutlarını korumakla birlikte aşılması gereken bütün zorlukları bilen deneyimli isimlere göre her şey yolunda gitse bile yolculuk en erken 2040’larda mümkün olabilir. Neyse ki Hawking’in verdiği süreyle kıyaslarsak çok ama çok hızlıyız. Bin yıl içinde yeni bir dünyamız olacaksa, bu çok büyük olasılıkla kızıl gezegen olacak.


Kaynaklar:

  1. National Geographic Türkiye Dergisi Kasım 22016 Sayısı
  2. https://en.wikipedia.org/wiki/Curiosity_(rover)

Bunlar da ilginizi çekebilir

Herhangi bir sonuç bulunamadı.