Günlük Hayat, Tüm Yazılar

Benim adım Wolfgang Borchert

1921 yılında Almanya’da, Hamburg’da doğdum. 21 yaşında askere alındım. Nefret ettiğim savaşa katılmak zorunda kaldım. Oysa bir kitapçıydım ben, bir oyuncuydum. Dünyadan bu işleri yaparak geçip gitmem gerekirdi. İzin vermediler. Kimsenin savaşa ve ölüme hayır demesine izin verilmedi.

1.Dünya Savaşı. Beni Rus cephesine gönderdiler. Viyazma’da, Stalingrad’da yalnızca askerlerin, sivillerin, çocukların ölümünü değil, bütün insanlığın ölümünü, ölmeyi başaramayanların cehennemini gördüm. Hem de yüzlerce gün, binden fazla gün. Bir asker olarak yükseltemediğim sesi bir isyancı, bir bozguncu ve savaş karşıtı olarak yükselttim. Bir hain, bir korkak olma pahasına. Şu aşırı duygusal, çok güçsüz, fazla yumuşak, erkek olmayı başaramayan, şair, inançsız, serseri, uçmuş hayalperestlerin arasında olmaktan başka çarem yoktu. Neden mi? İtiraz etmediğim tüm bu sıfatların başında benden başka kimsenin görmediği ya da görmek istemediği ‘insan’ sözcüğünü gördüğüm için. Savaşa karşı sesini yükseltenlerin cezası ağır olur. Beni hemen içeri attılar. Hemen çıkarmadılar, ölümcül hastalıkların içime iyice yerleşmesini beklediler. Sonra yeniden savaşa, yeniden hapse… Benden geriye bedensel olarak neredeyse hiçbir şey kalmayana dek sürdü bu.

Benim adım Wolfgang Borchert. Benimle birlikte biten savaştan sonra içeriden çıktım, dışarıya girdim; Almanya’daki tüm kapıların dışına. Kitapların çoğu yanıp kül olmuştu. Tiyatroların çoğu harabeydi. Madem öyleydi, kendi oyunlarımı var edip oynamalı, kendi kitaplarımı yazmalıydım. Hepi topu iki yılım vardı zaten.

Öyküler yazdım. Farklıydılar. Cephenin en kötü siperlerinde zamansız kaldırılan beyaz bayraklar gibiydi etkileri. Kimse görmedi, yaylım ateşi devam etti.

Şiirler yazdım. Küçük bir deniz feneri olmak istedim gecede, fırtınada ışıktım balıklara, vapurlara, kayıklara – ne yazık ki ben kendim batmak üzere olan bir gemiyim!

Bir manifesto yazdım. Benden daha şanslıysa, gelecekte yaşayan sizleri uyarabilir diye. Dünyanın her yerindeki işçilere, patronlara, sanatçılara, annelere; eğer onlara bir şekilde savaşa hizmet etmeleri emredilirse, yapacakları tek şeyin yüksek sesle ve kesin bir dille hayır demek olduğunu söyledim.

Bir oyun yazdım çalakalem (hastalıklarım ilerliyor, zamanım giderek daralıyordu), onu hiçbir tiyatronun oynamak, hiçbir seyircinin görmek istemeyeceği bir oyun olarak gördüm. Ama yazmak zorundaydım Kapıların Dışında’yı.

Benim adım Wolfgang Borchert. Savaşta savaşamadım, barışta barışamadım kimseyle. Tüm savaş artıkları gibi çok yorgundum. 26 yaşında öldüm ve nihayet dinlenebildim. Kitaplarımın kısa bir süre sonra basıldığını, oyunumun pek çok salonda sahnelenmeye başladığını yaşarken göremedim.

 

Yazdıklarımı dilinize benzersiz şairiniz Behçet Necatigil çevirdi, lütfen okuyun.

Bunlar da ilginizi çekebilir

Herhangi bir sonuç bulunamadı.