Eğer gerçek bir bilimkurgu hayranıysan Rick & Morty ile çoktan tanışmışsındır. “Bilimkurgu benim olayım ama Rick & Morty’i hiç duymadım.” diyorsan, bu; paralel evrenlerdeki sayısız “sen”in bu muhteşem diziyi defalarca izlediğini ve yaşadığımız evrende senin sadece biraz geriden geldiğini gösterir. Neyse. Şimdi bu önermeye çok takılmayalım.
Rick & Morty, yaşayan en zeki varlıklardan biri olan alkolik bilim insanı Rick ve onun pek de parlak olmayan torunu Morty’nin maceralarını anlatan bir çizgi dizi. Günümüzde dizi ve film türlerini birbirinden ayıran sınırlar giderek bulanıklaşıyor. Gerilim dolu bir hikaye izlerken bir anda kahkahalara da boğulabiliyoruz. Korku, komedi, müzikal, belgesel, aksiyon, gizem hepsi iç içe geçmiş durumda. Biz yine de Rick & Morty için bir komedi bilimkurgu diyebiliriz.
Tabii bir bilimkurgu birçok farklı konuyu işleyebilir. Uzaylılarla ilk temas, distopik bir gelecek, simülasyon varoluşlar, paralel evrenler, rüya turizmi, yapay hatıralar, klonlanma, yapay zeka ve şu anda aklıma gelmeyen birçok konu. Peki Rick & Morty bu konuların neresinde duruyor? Aslında bu soruya “tam ortasında” diye cevap verebiliriz.
Dizi, zamanda yolculuk dışında neredeyse her konuyu işliyor. Zaman karmaşık bir olgu, şakaya gelmez, başınıza işler açabilir. Ayrıca dizide zaman yolculuğu ile ilgili bir olay yaşanmamasını, Rick & Morty’nin Geleceğe Dönüş’ün unutulmaz ikilisi “Doc & Marty”nin bir parodisi olmasına da bağlayabiliriz. Dizi boyunca, Rick’in bilimsel çalışmalarını yaptığı garajda bulunan bir rafın üstünde “zaman yolculuğu” yazan bir kutu çok net biçimde görülebiliyor. Bundan, konuyu şimdilik rafa kaldırdıklarını anlayabiliyoruz.
Dizi elbette insanlığın engin bilimkurgu birikiminden faydalanıyor. Dizide birçok bilimkurgu esere referanslar bulmak mümkün. Geleceğe Dönüş, Gerçeğe Çağrı, Jurassic Park, Inception, 13. Kat, Star Trek ilk aklıma gelenler.
Dizinin yaratıcılardan olan Justin Roiland aynı anda hem Rick’in hem de Morty’nin seslendirmesini üstleniyor. Aynı anda derken gerçekten aynı anda akıcı bir şekilde iki ayrı insanmışçasına diyaloglar kurgulayıp, bunları seslendirebiliyor. Kendisinin tuhaf bir mizah anlayışı olduğunu da belirtmek isterim. Malum videodan ilham alan Roiland, “2 Girls 1 Cup: The Show” isimli beş bölümlük absürt bir dizi de yazmış zamanında.
Rick & Morty’yi ilk izlediğinde, birbirinden kopuk olayların yarattığı bir çelişkiler yumağı olarak görebilir, mizah anlayışına yabancı hissedebilirsin. Fakat dizi ilerledikçe gerçekten tutarlı, kendi içinde devamlılığı olan olayların yaşandığını fark edeceksin. Dizide doğrusal bir zaman akışı var. Örneğin bir bölümde Rick & Morty’nin yaşadıkları evin çatısında açılan delik sonraki bölümde gizemli bir şekilde ortadan kaybolmuyor ve dizinin evreni bu doğrusal zaman hissini sana her an yaşatıyor. Dizi, bu yönüyle benzerlerinden ayrılıyor. Mizah anlayışı kaç bölüm izlediğinden bağımsız, göreceli bir konu olduğundan mesafesini koruyabilir. Sen elinden geldiğince kaynaşmaya çalış ama bu konuda çok da yapabilecek bir şey yok maalesef.
Umarım Rick & Morty’ye bir şans verirsin. Burada mega ağacın meyvelerini tanıyacak, sıradan bir öğretmenin bilinçaltında yolculuğa çıkacak, evsiz bir adamın içine kurulmuş anatomi parkını ziyaret edecek ve şimdi yazamadığım sinir sistemini farklı şekillerde uyaracak birçok maceraya atılacaksın. Ve ne olursa olsun “yargılamamayı” öğreneceksin.