Bu haftaki röportajımız için Pitstop’un ortaklarından Didem İsimer ile odasında bir araya geldik. Bütün sorularımıza samimiyetle cevap veren Didem’i biraz daha yakından tanımaya ne dersiniz?
Didem bir Ankaralı. Ankara Koleji’nden mezun olduktan sonra ODTÜ’de işletme okumuş. 21 yaşında öğrenciliğine doyamadan mezun olunca Bilkent’te 2 yıl da MBA (İşletme Yüksek Lisans) eğitimi almış.
Didem’in ilaç sektörü ile aileden gelen bir tanışıklığı var. Daha küçük yaşlarda boş zamanlarını prospektüs okuyarak geçirirmiş. “İlaç” evde sürekli bir sohbet konusu olunca yıllar içinde de Didem’de sektöre karşı kaçınılmaz bir sempati oluşmaya başlamış. Bir ara oyuncak sektörüne yönelir gibi olsa da önce Roche’da yaptığı staj ve sonrasında Pfizer’de işe başlamasıyla sektöre ilk adımlarını atmış.
1997 yılında Pfizer’deki ilk iş gününde Pitstop’un diğer ortaklarından Damla Kalan ve Elif Baturay ile tanışmış. Pitstop’un diğer ortağı Burçin Dermenci ise 1998 yılında Pfizer’de Didem’in oda arkadaşı olmuş. Gülerek, ne kadar uğraşsa da Burçin’in kendisine bir yıl boyunca “Didem Hanım” demesine engel olamadığından bahsediyor.
2005 yılına kadar çalıştığı Pfizer’de Barış Doğan’ın da bu samimi arkadaş grubuna katılmasıyla “ÇETE” olarak anılmaya başlamışlar. Bilmeyenler için de bir not: Pitstop’un kağıt üzerindeki resmi adı olan “GANG” buradan gelmekte.
2005 yılında aldığı davet ile Pitstop’un ortaklarından biri olan Didem’in ajans macerası da o günden beri devam ediyor.
İş hayatı dışında da oldukça aktif olan Didem çok hareketli bir insan. Arkadaşlarının ona “Zıplama Didem” dediklerinden bahsediyor. Spor her zaman hayatının bir parçası olmuş. Lise yıllarında Ankara’da atletizm dalında ödüller almış. Kendisini biraz “maymun iştahlı” olarak tanımlayan Didem, atletizm dışında yoga, latin dansları, taibo, tap dansı, yelken ve fotoğrafçılık gibi pek çok hobi ile uğraşmış. Son zamanlarda pilates ve kardiyo karışımı özel bir sporla ilgilendiğini anlatıyor. Didem aynı zamanda 2 yıldızlı bir dalgıç. Köpekbalıklarıyla bile dalmış.
Didem’in sosyal hayatı da bir o kadar renkli. Müzik dinlemek, bira içmek ve arkadaşları ile sohbet etmek onun vazgeçilmezleri.
Didem’in İstanbul’dan sonraki ikinci evi Kaş. Yılda en az üç kere Kaş’a gittiğinden bahsediyor. Deniz hayatının vazgeçilmez bir parçası.
Koyu bir Fenerbahçe taraftarı olan Didem 3 yıl boyunca kombine bilet satın alarak neredeyse bütün Fenerbahçe maçlarına gitmiş. Bu üç yıl boyunca kararlı bir şekilde sinir hastası olma yolunda ilerlediğinden takımına tepki göstererek kombine bilet işinden vazgeçmiş ama taraftarlığı baki kalmış.
Odasındaki fotoğraf ve oyuncakları bilenlerin tahmin edeceği gibi Didem büyük bir Star Wars hayranı. Hatta bir önceki kedisinin adı bile “Yoda”ymış.
Şu anda da Frida isimli bir kedi annesi olan Didem, amatör olarak kedi mıncıklamakla sanatını icra ettiğini söylüyor.
Ayrıca küçüklüğünden beri dedektif hikayelerine bir tutkusu olan Didem’in dev bir Agatha Christie arşivi var. Her kitabı birkaç kere okuduğundan, özellikle katilin belli olmadığı filmlerin yarısında katili tahmin ederek filmi birlikte izlediği insanların tadını biraz kaçırdığından bahsediyor.
Kendisinden yaratıcılık konusunda birkaç tüyo istediğimde ise “Yaratıcılık, gezmek, görmek ve karşılıklı iletişim ile gelişen bir şey. Kendi adıma beni teori değil pratik besliyor.” diyor.
“Sence şanslı mısın, doğru tercihler mi yaptın?” diye sorduğumda ise cevabı: “Şansımın da yardımıyla çok doğru tercihler yaptım.” oluyor. Ona göre hayatında yaptığı en doğru tercih ise Pitstop’un ortağı olmak. Bu sayede yakın arkadaşları ile gerçek bir aile kurduklarını anlatıyor.
Didem okuyucularımıza ve kendisine son olarak şöyle bir tavsiyede bulunuyor: “Hayat kısa. Kafamıza o kadar önemsiz şeyleri takıyoruz ki. Bir yaştan sonra hem her şeyi sorguluyorsun hem de çok aldırmamaya başlıyorsun. O yüzden çok gülün, çok eğlenin, hayatınızı dolu dolu yaşayın.”